Her sözleşme için yazılılık bir geçerlilik koşulu değildir. Hukuk sistemimizde sözleşmenin yazılı olmasında amaç ispat kolaylığıdır. Tarafların sözleşmede düzenlemediği hususlarda Türk Borçlar Kanunu’nun düzenlemeleri dikkate alınacaktır. Sözleşmesel ilişkinin türüne göre özel kanunların (Türk Ticaret Kanunu, Sınai Mülkiyet Kanunu gibi) uygulanması da söz konusu olabilmektedir. Sözleşmeye aykırılık durumlarını; taraflardan herhangi birinin sözleşme ile belirlenmiş olan yükümlülüklerini ifa etmemesi veya eksik olarak ifa etmesi yahut sözleşmenin hukuka uygun olmayan şekilde feshedilmesi hallerinde tazminat davası açılarak ilgili taraf zararının giderilmesini talep edebilecektir.
Temerrüt Ne Demektir?
Temerrüt bir kimsenin yapmakla borçlu olduğu şeyi hukuka aykırı olarak yerine getirmemesi halidir. Alacaklı da borçlu da temerrüde düşürülebilecektir. Alacaklının temerrüdü ifa edilmesi istenen bir borcun ifasını kabul etmemek, uygun ifa yeri göstermemek şeklinde söz konusu olabilecektir. Borçlunun temerrüdü ise ifa edilmesi gereken borcun süresinde veya gereği gibi yerine getirilmemesi halidir.
Borçlunun Temerrüdü
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 117 ve devamı maddelerin borçlunun temerrüdüne ilişkin hükümleri düzenlemektedir. Buna göre muaccel hale gelmiş olan bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile temerrüde düşmektedir. Borçlunun temerrüde düşürülmesi halinde temerrüde düşmekte kusurunun bulunmadığını ispat etmediği sürece borçlunun borcun geç ifasından kaynaklı olarak alacaklının uğradığı zararı gidermesi gerekecektir. Kanun hükmü ihtar zorunluluğundan bahsetmişse de 117. maddenin 2. fıkrası ihtar yükümlülüğüne istisna getirmektedir. Borcun ifa edileceği gün, taraflarca belirlenmiş yahut anlaşmada saklı tutulan bir hak veya alacağa dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu süreden sonra haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.
Borçlunun Temerrüdünde İhtar Zorunluluğu
TBK’nın 117. Maddesi ihtar zorunluluğu getirmişse de 2. Fıkranın bu hususun istisnalarını belirlediğine değinmiştik. Borçluyu temerrüde düşürmek için alacaklı bakımından ihtar zorunluluğu bazı hallerde bulunmamaktadır. Örneğin sözleşmede taraflardan birine düşen borcun yerine getirileceği tarih belirlenmiş olabilir. Buna karşılık ifa tarihi geçmesine rağmen borçlu borcunu yerine getirmemişse artık borçlunun bu tarih itibariyle temerrüde düştüğü kabul edilecektir. Bu durumda temerrüde düşme durumunun tespiti açısından sözleşme ile belirlenen usuller ve yöntemler önem arz etmektedir. Zira sözleşmesel ilişkide taraflar sözleşme serbestisi nedeniyle aralarında özel düzenlemeler gerçekleştirebilecektir.
Borçlunun Temerrüdü Nedeniyle Gecikme Tazminatı
Borçlunun temerrüdü halinde borçlu temerrüde düşmede kusurlu ise borcun süresinde yerine getirilmemesinden kaynaklı olarak uğradığı zararı gidermekle yükümlü olacaktır. Yani gecikme tazminatı talep edilebilmesi için:
Borçlu temerrüde düşürülmüş (mütemerrit) olmalıdır.
Alacaklı, borçlunun temerrüt halinden ötürü zarara uğramalıdır.
İfa edilememe veya geç ifa ile gecikme zararı arasında uygun bir nedensellik (illiyet) bağı kurulmalıdır.
Borçlu kusuru ile gecikmeye sebebiyet vermelidir.
Bu şartlardan herhangi birinin eksik olması halinde alacaklı, borçlunun temerrüdünden dolayı gecikme tazminatı talep edemeyecektir.
Gecikme tazminatı ile talep edilebilecek zarar, alacaklı tarafın malvarlığı değerlerinde borçlunun ifa etmesi gereken borç ifa edilmiş olsa idi kazanacağı değer ve elde edeceği durum ile gecikme nedeniyle meydana gelen durum arasındaki farktır. Bu fark, alacaklının gecikmeden kaynaklı olarak yaptığı masraflar, bu gecikme nedeniyle sözleşme dışı kişilere ödenmek zorunda kalınan tazminatlar, gecikmeden kaynaklı olarak alacaklının mahrum kaldığı kar gibi alacak kalemlerinden oluşmaktadır. Kusursuz olduğunu iddia eden borçlunun bu borcu zamanında yerine getirmek için gerekli tüm önlemleri aldığını ve gecikmede herhangi bir kastının veya ihmalinin bulunmadığını ispat etmesi gerekmektedir.
Beklenmedik Halden Kaynaklı Olarak Gecikme Tazminatı Talep Edilebilir mi?
Borçlunun, borcun ifa edilememesinde kusuru bulunmadığını ispat etmesi gecikme tazminatı talep edilmesinin önünde bir engeldir. Yine beklenmedik bir halden kaynaklı olarak borç ifa edilemezse de alacaklının uğradığı zarardan borçlu sorumlu olacaktır. Bu durumda da borçlu kusuru olmadığını yahut borç zamanında yerine getirilse idi bile beklenmedik halin ifa konusu şeye zarar vereceğini kanıtlayarak gecikme tazminatına ilişkin sorumluluğundan kurtulabilecektir.
Alacaklının Temerrüdü
Alacaklının temerrüdü çoğunlukla alacaklının borçlunun yerine getirmesi gereken edimi gerçekleştirmesine imkan sağlamaması olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira bu durumda borcun gereği gibi ifa edilememesinin sebebi alacaklının hareketsiz kalarak pasif olarak borcun ifasını engellemesidir. Unutulmamalıdır ki borçlu ifa borcuna uygun şekilde edimini yerine getirmeyi istemiş olmalıdır. Aksi halde alacaklı borcun ifasını kabul etmeyerek temerrüde düşmüş olmayacaktır. Kural olarak alacaklının temerrüde düşmüş olması borcun sona ermesi sonucunu doğurmamaktadır. Bu konudaki istisna ise TBK md. 593’te düzenlenmiş olan kefalet ilişkilerindeki durumdur. Zira alacaklının kefilin ifa teklifini kabul etmemesi halinde kefili kefaletten kurtulmaktadır.
Alacaklının Temerrüdünün Sonuçları
Alacaklının temerrüde düşmesi durumunda borç sona ermemekle birlikte borçlu tarafından bir takım hak ve alacaklar doğabilmektedir. Örneğin borçlunun edimi bir şeyin teslim edilmesi, verilmesine yönelik ise borca konu eşyanın kabul edilmemesinden kaynaklı olarak eşyanın taşınması, muhafaza edilmesi, paketlenmesi gibi masraflar söz konusu olabilecektir. Bu durumda tevdi yeri belirlenene dek geçen sürede eşyanın bu gibi masraflarının alacaklıdan talep edilmesi mümkündür.
Alacaklı her ne kadar temerrüde düşürülmüş olsa da borçlunun, borç konusu malın bakımı ve korunması ile ilgili yükümlülükleri devam etmektedir. Bu konuda Borçlar Kanununda özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak şüphesiz ki borçlunun buradaki yükümlülüğü alacaklının temerrüdünden önceki yükümlülüğüne nazaran daha azdır.
Tevdi Yerinin Tayini
Alacaklının temerrüde düşmesi halinde borçlu borcun ifası için uygun bir tevdi yeri belirlenmesini mahkemeden talep edebilecektir. Tevdi yerinin belirlenmesinde ifa yerindeki mahkeme yetkili olacaktır. Taşınır nitelikteki malların belirlenen tevdi yerine teslim edilmesi ve ifa borcunun yerine getirilmesi mümkündür ancak taşınmaz mallar açısında bu mümkün olmayacaktır. Bu durumda örneğin kiralananın tahliyesi neticesinde kiralanana ait anahtarın bırakılacağı yerin mahkemece belirlenmesi gerekir. Ticari mallar açısından ise TBK md. 107 hakim kararı olmaksızın ticari nitelikteki malın bir ardiyeye tevdi edilmesinin mümkün olduğu hükmünü ihtiva etmektedir. Bunun dışında hakim kararı olmaksızın borçlu kendi kararlaştırdığı tevdi yerine malın teslimi ile ifa borcundan kurtulamayacaktır.
Şüphesiz ki tevdi, borçlunun borçtan kurtulmasının yoludur. Ancak alacaklının temerrüde düşürülmesi durumunda borçlu taraf, edimin ifası için tevdiye dair bir adım atmakla yükümlü tutulamaz.
TBK md. 108 gereği şayet sözleşme konusu şeyin niteliği veya işin özelliği gereği tevdi edilmesi uygun düşmüyor veya teslim edilecek şey bozulma riski taşıyorsa, tevdi edilmesi ve muhafazası önemli ölçüde gideri gerektiriyorsa borçlu, öncelikle alacaklıya bir ihtar yapmalıdır. Bundan sonuç elde edemedi ise hakimin izni ile borçlu, bu şeyin açık artırma yolu ile satışını gerçekleştirip bedelini tevdi edebilecektir.
Sözleşmeden Dönme
Yukarıda da belirttiğimiz üzere alacaklının veya borçlunun temerrüde düşürülmesi hallerinde bu durumda taraflar aralarındaki ilişkiye devam etmek zorunda değillerdir. Bu durumda TBK’nın ilgili maddeleri uyarınca tanınan seçimlik haklar kullanılabilecektir. Böyle bir halde taraflar gecikme tazminatı talep etmekten ve borcun ifasından vazgeçerek sözleşmesel ilişkiyi sona erdireceklerdir. Şüphesiz ki sözleşmeden dönmeden kaynaklı zararların talep edilmesi mümkündür.
TBK md. 125 temerrüde düşen borçlunun verilen süre içerisinde borcunu ifa etmemesi halinde yahut verilen süreye rağmen süre verilmesini gerektirmeyen bir durumun meydana gelmesi durumunda alacaklı her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat ödenmesini isteme hakkına sahiptir.
Sözleşmenin Haklı Neden Olmaksızın Hukuka Aykırı Olarak Feshedilmesi
Sözleşmeye aykırılık hali her zaman ana borcun ifasının eksik veya hiç yerine getirilmemesinden kaynaklanmayabilir. Taraflardan biri sözleşme ile belirlenen diğer koşulları yani yan edimleri de yerine getirmeyerek sözleşmenin anlaşma koşullarına uygun olarak yerine getirilmesini engelleyebilir. Bu durumda öncelikle sözleşmenin taraflarının ne olduğunu doğru tespit etmek gerekecektir. Örneğin tüketici hukukundan ve kira hukukundan kaynaklanan ilişkiler taraflar açısından farklı değerlendirmelere tabi tutulabilmektedir. Yine tacirler arasında yapılan sözleşmelerde tarafların basiretli tacir gibi hareket etmekle yükümlü oldukları da göz önünde bulundurulduğunda sözleşme koşullarına çok daha uygun hareket etmeleri gerektiği açıktır. Sözleşmeye uygun hareket edilmemesi halinde taraflar özel usuller varsa bunlara uygun olarak sözleşmeyi feshedebilir ve bundan kaynaklı zararlarını talep edebilir. Bu nedenledir ki sözleşme koşullarının doğru değerlendirilmesi ve yorumlanması gerekmektedir.